Putin geçen hafta yine Türkiye’deydi, yakında düğün, nişan törenlerine de gelmeye başlarsa şaşırmayalım. Bu kez, “Türk Akım” doğalgaz hattının son borusunun döşenmesiyle ilgili törene katılmak için geldi. Kırklareli’nin ilçesi Kıyıköy’de 3 bin kişinin katıldığı bir törenle, Rusya’nın Karadeniz kıyılarındaki Anapa kentinden başlayan hat Türkiye’ye bağlandı. Rus gazeteci Andrey İsaev’in aktardığına göre Rusya’da çıkan bazı gazetelerde düzenlenen törenle ilgili olarak “ boru hattında önemsiz bir aşamaya gelindi diye şov yapılıyor” yorumları çıktı.
Şu an bir hattın boruları döşendi ve aynı güzergâhtaki
paralel hattın boruları da yerleştiriliyor. Hatların her birinden yılda
yaklaşık 16 milyar metreküp gaz geçecek. Tamamlanan hattan yalnızca Türkiye gaz
alacak. İlk gaz akışının gelecek yıl sonlarına doğru başlaması bekleniyor. Eğer
gerekli anlaşmalar tamamlanırsa, döşenen diğer hattan gelecek gaz doğrudan
Avrupa’ya aktarılacak. Ancak henüz AB ile bu konuda anlaşmaya varılabilmiş
değil. Ama iktidar sözcüleri ve havuz medyası böyle demiyor, sanki Avrupa
Türkiye’den gaz almak için sıraya girmiş gibi yazıp çiziyor. Benzer ifadeler,
Azerbaycan’la ortak proje olan TANAP boru hattının geçtiğimiz 12 Haziran’da Eskişehir’deki
açılış töreni sırasında da kullanılmıştı. Ortada fol yok yumurta yok, yıllardır
yönetim katlarından yapılan açıklamalarda ve havuz medyasının durmadan
tekrarladığı biçimde “Türkiye’nin enerji koridoru olacağı” söyleniyor. Oysa
İran’la 1996’dan bu yana devam eden yıllık 10 milyar metreküplük gaz alım
anlaşmasının işletilmesi bile, son ambargo kararı nedeniyle ABD’nin iznine
bağlı hale geldi. Gaz başkasının, irade başkasının ama sen “enerji piyasasında
aktör olacağım” diye durmadan gaz veriyorsun. Sakın figüran olmayasın?
Her
ne kadar adı “Türk” olsa da boru hattının mimarı Türkiye değil, Putin. Nasıl
olduğunu kısaca hatırlayalım: Rusya Avrupa’nın en büyük gaz ve petrol
tedarikçisi. Mühdan Sağlam’ın belirttiğine göre, örneğin bu yılın ilk 6 ayında
Avrupa kullandığı doğalgazın yüzde 40,6’sını Rusya’dan almış Avrupa’ya doğalgaz
göndermenin en kestirme yolu Ukrayna’dan geçiyor. Ama istikrarsızlıklar ve
yolsuzluklar nedeniyle bu ülkenin ekonomisi çökme noktasına gelince kullandığı
gazın parasını ödeyemez duruma düştü ve
bunun üzerine Rusya gazı kesti. Ukrayna da Avrupa’ya giden boru hatlarından gaz
kullanmaya başladı. Doğal olarak işler çığırından çıktı ve Rusya Ukrayna’dan
kurtulmak için çareler aramaya başladı. Biri, Baltık Denizi’nden geçirdiği
Kuzey Akım hattını Almanya’ya ulaştırmak oldu. Hat 2011’de açıldı ve şimdi
ikincisi döşeniyor. Diğer çare Karadeniz’den Güney Akım hattını geçirerek,
Bulgaristan üzerinden Avrupa’ya ulaşmaktı. Ama Avrupa Ukrayna’dan yana tavır
alarak bu hattı desteklemedi. Bunun üzerine Putin 2014 sonunda, yaklaşık 5
milyar dolar harcanan Güney Akım boru hattını iptal ettiğini açıkladı ve
Türkiye’ye gelerek, geçen hafta tören düzenlenen hattı kurmayı önerdi. Proje
böyle başladı.
Ama
24 Kasım 2015’de Hatay yakınlarında uçağının düşürülmesi üzerine Rusya projeyi
askıya aldı. İlk günlerde uçağın düşürülme emrini kimin verdiği yarışı yapan
yöneticilerimizin bir süre sonra akılları başlarına geldi ve özür dileyerek
projeyi yeniden başlattılar. Şu an ikinci hattın inşası devam ediyor. Bu tür
işlerde kullanılan dünyanın en büyük gemisi
"Pioneering Spirit" geçen hafta Boğazlardan geçti ve
Karadeniz’de çalışıyor.
Eğer
gerekli anlaşmalar yapılırsa Türk Akım’ın Avrupa’ya gidecek hattı Bulgaristan
üzerinden Orta Avrupa ülkelerine, Yunanistan üzerinden İtalya’ya uzanacak.
Yunanistan ve Bulgaristan, AB’ye boru hattına onay vermesi için baskı yapıyor.
Rus devlet şirketi Gazprom yalnızca doğalgaz üretimi ve satışı yapmıyor, aynı
zamanda Avrupa’nın yerel dağıtım şirketleriyle de bağlantılar kurarak ya da
bunları satın alarak, ülke altyapılarında söz sahibi oluyor. Bu yüzden Rus
gazının Ukrayna dışında herhangi bir yoldan Avrupa’ya ulaşması yeterli
görünüyor.
Ancak
ABD durumdan memnun değil. Özellikle Almanya’nın Kuzey Akım 2 hattı da tamamlandığında
yılda 55 milyar metreküp gaz alacak olmasından hiç hoşlanmıyor. Almanya’nın
yıllık tüketimi 90 milyar metreküpün üzerinde. Dolayısıyla açığını kapatmak
için başka kaynaklara da yönelmek zorunda. ABD’den gelen kaya gazı ve Katar’dan
gelen sıvılaştırılmış doğalgaz başlıca alternatifler. Trump, Almanya’nın Kuzey
Akım 2 hattından vazgeçmesini istiyor. Gazprom’un tekel oluşturduğundan
yakınıyor. İşte Türkiye bu gerilimlerden yararlanarak, Azerbaycan’la ortak,
Hazar Denizinden çıkarılan doğalgazı ve Orta Asya ülkelerinin doğalgazını
Avrupa’ya ulaştırma projeleri yapıyor. Bu
amaçla Azerbaycan’la ortak sürdürülen TANAP projesi ile Gürcistan sınırından
giren ve Yunanistan sınırına ulaşan boru hattından yıllık 32 milyar metreküp
gaz taşınması öngörülüyor. Boru döşeme çalışmaları halen sürüyor.
Türkiye’nin
Rusya ile yakınlaşması genişçe bir kesim tarafından, tuhaf biçimde olumlu
karşılanıyor. Enerji Piyasası Kurulu’nun kayıtlarına göre Türkiye geçen yıl Rusya’dan
yaklaşık 28 milyar metreküp gaz satın almış. Bu, kullanılan gazın yarısından
fazla. Sedat Ergin’in dediği gibi, Türkiye’de doğalgazla ısınan her iki evden
biri Rus gazı kullanıyor.
Rusya
Türkiye’ye yalnızca gaz satmıyor, kurduğu boru hatları ve dağıtım noktaları ile
ülke altyapısı üzerinde de söz sahibi oluyor. Ukrayna ve Bulgaristan
örneklerinde gördüğümüz gibi, iki ülke arası anlaşmazlıklarda boru hatlarını
kapatıp, gazı kesebiliyor. Öte yandan Akkuyu nükleer santrali, S-400 anlaşması,
Suriye’de Türkiye’nin verdiği taahhütler de buna eklendiğinde, Rusya’ya
bağımlılık ciddi bir hal alıyor. Ülkeler arasındaki toplam ticaret hacmi
yaklaşık 20 milyar dolar ve Türkiye’nin bundaki payı, 2,7 milyar dolar
tutarındaki ihracattan ibaret. Ancak geçen yıl Türkiye’ye 5 milyonun üstünde
Rus turist gelmiş. Rusya’daki Türk müteahhitler de son 10 yılda 67 milyar
dolarlık taahhüt yerine getirmişler. Ülkeler arası ticaret biraz bunlar sayesinde
dengeleniyor.
Bazıları Türkiye’nin Rusya ile
yakınlaşmasını, ABD etkisinden
uzaklaştırıcı olduğu için “hayırlı” buluyor. Bunu, Cumhuriyetin kuruluş
yıllarındaki Sovyetlerle olan yakınlığa benzetiyorlar. Cumhuriyetin kuruluş
yıllarındaki ülke ve dünyayla bugünkü aynı değil. Ayrıca Sovyetlerle Putin
Rusya’sını benzer görmek için insanın ya narkoz alması, ya da gözlerinin
görmüyor olması lazım. Rusya askerî gücü ve enerji kaynaklarına dayanarak
emperyalistler arası rekabet sofrasından pay kapmaya çalışıyor. Türkiye ise iç
ve dış sorunlarını yönetebilmek için küresel güç dengeleri içinde geziniyor.
İki ülke arasında eşitsiz bir ilişki var. Rusya’dan alınacak üç beş füze ve
imzalanan birkaç ticari anlaşma, ülkemiz
egemenlerinin ABD ve Avrupa’dan uzaklaşmasına yeter mi? Soruyu kendimize değil,
ülke egemenlerine soruyoruz. Çünkü ABD’den sağladıkları güvence ve Avrupa ile
olan ticaretlerinden gelen kâr, başka kapılara yönelmelerinin en büyük
engelidir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.